7 Nisan 2010 Çarşamba

ÇEVRE SORUNLARININ SEBEPLERİ

http://www.hurriyet.com.tr/_newsimages/2321392.jpg
Çevre sorunlarının sebepleri; nüfus hareketliliği, kentleşme, sanayileşme ve insanın görgü eğitimidir.
1.Nüfus Hareketliliği:
Nüfus[insan topluluğu] artışlarının düzensiz olması, çevre sorunlarının ortaya çıkmasına ortam hazırlamaktadır. Çevre sorunları insanla beraber ortaya çıkmıştır diyebiliriz. Dünya nüfusu 1800’lerde sanayi devriminin gerçekleşmesinden sonra 1 milyar civarındayken, yüzyılın başında 2 milyar bugünde 6 milyar sınırını zorlamaktadır. Dünya nüfus artışının en büyüğü gelişmemiş olan yerlerdeki insanların en gelişmiş kentlerde oluşturdukları kalabalıklardır.Sanayileşme-kalkınma hareketleri nüfusun devamlı artması karşısında yetersiz kalmakta, hammaddeler hızlı bir şekilde tüketilmekte ve ekonomik sorunlar ortaya çıkmaktadır. Nüfusun beslenmesi için tabiattan daha fazla hammadde talebi olmaktadır. Bu durum Thomas R. Malthus’dan beri tartışılan bir konu olmuştur. Thomas R. Malthus 1897’de yayınlanmış “Nüfus İlkeleri Üzerine Bir Deneme” adlı eseri nüfusun geometrik bir artış izlediği buna karşılık besin artışında da aritmetik artış olduğunu söylemiştir. Fakat nüfus artışında günümüzde aritmetik artış, fakat tarım tekniğinde artan gelişmelerle tarımda geometrik artışın gerçekleştiği görülmektedir.
Ekonomik gelişmeyle nüfus artışının paralel olmaması durumunda meydana gelen nüfus artışı çevrenin bozulması ve kirlenmesine yol açmaktadır.
2.Kentleşme[Şehirleşme]
Kentleşme olayı çevre sorunlarına ortam hazırlayan bir olaydır. Kentleşme her şeyden önce demografik[nüfusla ilgili] bir durumdur. Bu bağlamda kent kavramının ifade ettiği anlam, kent sayısı ile kentsel nüfus miktarındaki artışlardır .Kentleşme,nüfusun kent merkezlerin toplanması şeklindeki nüfus hareketidir.
Kentleşme eğilimlerine baktığımızda kentleşme hızı; itici, iletici ve çekici güçlerin etkisinde olan bir nüfus hareketidir. İtici etmenler, genellikle nüfusu hayvancılık ve tarımdan köy dışına iten etmenler olarak görülmektedir. İletici etmenler, köyden kopan insanların şehre gelmeleri ve büyük merkezlere yerleşmelerini sağlamaktadır. Çekici güçler ise, köyünden ayrılan veya ayrılmaya hazır durumda bulunanları büyük şehirlere doğru çeken iktisadi ve sosyal olaylar olarak ortaya çıkmaktadır. Gerçekten de, kırsal bölgelerin iticiliği ve çalışma alanlarının bulunmaması kent hayatındaki teknoloji ve modernizm kırsal kesimde yaşayan insanlar için özlenen bir hayat olmakta ve bu durumlardan da yararlanmak için kentlere göç etmektedirler. Kent hayatı, hızlı nüfus artışıyla beraber büyümenin getirdiği ihtiyaçları karşılayamazsa [kirlilikleri önlemezse] önemli çevre sorunları ile karşı karşıya kalır.
Bugün devam eden yapılaşmalarda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kırsal alan, kente su ve besin sağlama yanında, kentsel alanlarda atık alanı olarak kırsal alanları sömürmekte ve kentsel alanlar; kirlenme yanında, politik-ekonomik, kültürel göç ve kirlenme alanı olmaktadır.
Türkiye’de 1985 nüfus sayımına göre kentleşme hızı %50 iken bu oran Almanya’da, İngiltere’de, Fransa’da ve Hollanda’da %70’in üzerinde olmuştur.
3.Sanayileşme:
İnsanlar hürriyetin bir aracı olarak teknolojiyi geliştirmeye çalışmışlardır. Fakat daha sonraları teknoloji insan hayatının tüm alanlarına müdahale ederek hürriyetçi ortamı bozmuştur. İnsan teknolojinin esiri olmuş ve getirdiği faydalar yanında zararlarını da görmüştür. Dünyanın birçok devletlerinde, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra aşırı nüfus artışı, yeni üretim teknolojilerinin ve hammaddelerinin sanayi üretiminde kullanılması çevre kirliliğine yol açmıştır . Sanayileşme ile oluşan sorunlar arasında, sanayileşmenin yapıldığı alanların uygun olmaması çevreye zarar verdiği gibi, turizm alanlarının, tarım arazilerinin, kültür ve tabiat varlıklarının yok olmasına neden olmuştur.
Sanayileşme olmalı ki, kalkınma da o zaman olabilir. Çevrecilik sanayileşmeye karşı olmak değildir. Günümüzde önce çevre kirletilmekte ve daha sonra önlemler alınmaya çalışılmaktadır. Sanayileşme ile bağlantılı birçok durumlar insanlığı ve çevreyi tehdit etmektedir.
4.İnsanın Görgü Eğitimi:
Çevre kirliliği ile insanların görgü kuralları doğru orantılıdır. Sokaklarda ve araçlarda, grip, nezle gibi hastalık taşıyan şahısların topluluklardan mümkün olduğu ölçüde uzak durmaları gerekir. Kaldırımlara arabayı yanaştırıp çöp atmamalı, evimizin mutfak ve banyo atık suları tahliye kanalları [pis su boruları] ile kanalizasyonlara ulaştırılmalı yani insanların tepesine akacak vaziyette ve açık şekilde sokaklara bırakılmamalıdır. Kuruyemiş kabuklarını yerlere atılmamalı, evimizin ve işyerimizin içinin ve dışının boyası gitmişse boyamalı sıvalarını yapmalı, yerlere tükürmemeli, lokanta gibi kapalı yerlerde bağırarak konuşmamalı, bağırarak birisini caddede çağırmamalı, bacalara filtre takmalı, yük taşıyan araçların taşıdıkları yükün üzerine branda çekmeleri gibi görgü kurallarını bilmek gerekmektedir. İşte bunlar ve benzerleri için toplumun televizyon, gazete gibi kitle iletişim araçlarıyla eğitilmesi gerekir.
Kanaatimizce, Mahalli İdarelerde görevli personellerin umumî görgü ve resmi görgü[protokol] kuralları konusunda hizmet içi eğitime tabi tutulmaları gerekir. Daha sonra da Mahalli İdarelerce Millete yönelik görgü eğitimleri verilmesi gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder