24 Nisan 2010 Cumartesi

Yakıtlarda depolanmış enerji

Fosil yakıtlara “gömülmüş güneş ışığı” da diyebiliriz. Çünkü aslında onlar çok eski zamanlarda bitkilerin güneşten fotosentez yoluyla elde ettiği enerjiyi temsil eder. Fosil yakıtlar yoluyla insanlar bir anlamda, geçmişten gelen güçlü bir enerji desteğini kullanmaktadırlar. İnsanlar kömürün, petrolün ve doğalgazın bulunmasından önce —tüm diğer hayvan bitkiler gibi— güneşin sağladığı, doğrudan enerjiyle yaşamlarını sürdürmek zorundaydı.
Kömür:
Kömür ormanların fosilleşmiş kalıntılarıdır. Ormanların çoğu altlarında, bugün Endonezya gibi tropik bölge ormanlarında da görülen fosilleşmiş kalın turba tabakalar oluşturmuşlardır. Milyonlarca yıl boyunca bu turba, üstünde biriken çökelti tabakalarının baskısı altında sıkışarak yavaşça karbonca zengin olan kömüre dönüştü. Kömürün esas olarak oluştuğu çağ, Karbonifer Çağıydı (günümüzden 300-360 milyon yıl önce). Bu çağ, adını Batı Avrupa’daki geniş kömür yataklarından alır. Dünyada halen üretilen elektriğin büyük kısmı kömürden elde edilmektedir.

Bu konuda bir an durup düşünürsek, insanların tarih boyunca kullandığı tüm enerjinin güneşten geldiğini görürüz. Mağara insanları, ısınmak ve yemek pişirmek için odun yakıyorlardı ama bu ateşin kaynağı olan ağaçlar da güneş enerjisini kullanıyorlardı.
Buz bilimcilerinin Antarktika’da yaptıkları sondajlardan elde ettikleri buz örnekleri (karotlar), Çağlar boyu sıcaklıklarda ve sera gazlarında meydana gelmiş dalgalanmaların iyi bir kaydını elimize vermektedir. Burada iki konu göze çarpar: İlki, sıcaklık ile karbon düzeyinin birbiriyle ne denli bağlantılı olduğu: ikincisi ise, sera gazı ve sıcaklıklarda gelmiş geçmiş tüm kayıtların en yüksek düzeyine ulaşılmış olduğu.

Petrol: Kömürün aksine, petrolün oluşumu denizlerde başlamıştır. Planktonların ölmüş kalıntıları denizin dip tabakalarında birikerek zaman içinde daha derinlere gömülür ve jeotermal süreçten geçerek ısınırlar. Bu süreç, ölü yosunları (alg) “pişirir’ ve böylece hidrokarbonlar açığa çıkar. Petrol çok yüksek sıcaklıklarda pişerse doğalgaza dönüşür. Suudi Arabistan ve Irak keşfedilmiş petrol yatakları açısından gezegenimizin en zengin iki ülkesidir. Bu topraklardaki petrol büyük ölçüde Jurasik dönemde, yani günümüzden 200 ila 145 milyon yıl önce oluşmuştur. İnsanlık her gün 80 milyon varil gibi inanılmaz bir miktarda petrol tüketmektedir — bu da her saniye neredeyse bin varil tüketiliyor demektir!
Sera Gazlarının Kaynakları
Karbondioksit: Esas olarak kömür, petrol ve gaz gibi fosil yakıtlarının yanması sonucu ortaya çıkar. Ayrıca ormanların tahribinden, tarım arazisi açmak için bitki örtüsünün tahribinden ve tropik bölgelerde turbaların (ölü bitki tabakalarının) yakılmasından açığa çıkar.

Metan: Çeltik tarlaları ve çöplük alanları gibi oksijensiz çürümenin meydana geldiği yerlerde açığa çıkar. Boru hatlarındaki sızıntılar ve büyükbaş hayvanların çıkarttığı gazlar da metan salımına yol açar.

Azot oksitler (Diazotmonoksit): Fosil yakıtlarının yanması —örneğin araba egzozları—ve tarımsal gübrelerin toprakta çözülmeleri sonucu ortaya çıkarlar.

HFCIer ve diğer Sınaî Gazlar: Adlarından da anlaşıldığı gibi sınaî işlemler sonucu ortaya çıkarlar. HFCIer ozon tabakasının korunması için günümüzde yasaklanmış olan CFCIer yerine kullanılmaktadır. Soğutma ünitelerinde aerosollerde ve köpük kalıplamada kullanılırlar. SF6 ise yüksek voltajlı elektrik şalterlerinde, ama aynı zamanda bazı spor ayakkabılarının süngersi kısımlarında ve tenis toplarının astarlarında da kullanılır.

Doğalgaz:
Doğalgazın önemli bir kısmı fazla ısınmış petroldür ve bu nedenle doğalgaz alanları ile petrol yatakları her yerde birbirine oldukça yakındır. En geniş doğalgaz yatakları Ortadoğu ve Rusya’dadır. Doğalgaz genellikle boru hatları ile taşınır, ama yüksek basınç altında sıvılaştırılarak gemilerle de nakledilebilir. Doğal halinde bu gaz kokusuz olduğundan kaçakların fark edilebilmesi için birtakım koku ajanları eklenir. Binalarda biriken doğalgaz ölümcül patlamalara yol açabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder